İslamı ve Allahı Tanımak Ona İman Etmek İçin . . .
  Aile ve Kadın
 

Aile ve Kadın

Aile hayatı insan için kaçınılmaz bir zarurettir. Nisa suresinin birinci ayetinde buna işaret vardır. Kuşlar için yuva ne ise insanlar için aile odur. Hatta Adem ile Havva bile Cennette aile hayatı yaşıyordu. Havva, Ademin karısı (zevcesi) eşi idi.96

İnsanların aile hayatı olarak beraber bir arada yaşamaları, birbirine karşı bir takım hak ve ödevler getirmiştir. Sadece insanların değil, karşılıklı alış-veriş ve yardımlaşma bütün varlıkların sahip olduğu bir özelliktir. Kuran’da Allah'ın gökleri yükseltip dengeyi koyduğundan bahsedilir. 97 Varlıklar arasındaki muvazene -denge, her şeyin kendi yeteneğine göre bir yere sahip olmasıyla sağlanır. Toplumun düzeni her hak sahibine hakkınıvermekle yaşayabilir.98 Bunun için fert-devlet, kadın-erkek, kan-koca, çocuk-anne, çocuk-baba, aile-toplum gibi hak sahipleri arasında karşılıklı sorumluluklar vardır. Nitekim Peygamberimiz, "Her biriniz yöneticidir, ve her biriniz yönettiklerinden sorumludur. Adam, ev halkının yöneticisidir ve yönettiği aileden sorumludur. Kadın, kocasının evinde yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malı üzerinde yöneticidir ve yönettiklerinden sorumludur. (Elhasıl) her biriniz birer yönetici ve yönettiklerinden sorumludur", buyurmuştur. 99

Kuran’da "Kadınların meşru haklan kadar, vazifeleri de vardır. Erkeklerin hakları, kadınların vazifelerinden fazladır"100 buyrulur. Ayetin orijinalinde geçen leh ve aleyh kelimeleri hak ve vazifeye delalet eder..Meseleye bu açıdan bakmayan kimseler, tercüme ve tefsirlerindeüstünlükten bahsederler. Erkek kadından bir derece üstündür, derler. Halbuki ayette i h t i b a k sanatı vardır. Yalnız kadının hak ve vazifesinden değil, aynı zamanda kocanın da hak ve vazifesinden bahsedilmektedir. Ancak erkek kelimesi birinci cümleden ikinci cümlenin karinesi ile hazfedilmiştir. Sanki ayette kadınların erkekler üzerinde haklan olduğu gibi, erkeklerin de kadınlar üzerinde hakları vardır, denilmiş gibidir. Yalnız kan ile kocanın hak ve vazifeleri arasındaki benzerlik, yapacakları işin cinsinde değil, vücub ve gerekliliğindedir. Meselâ kadın ekmek yapıp yemek pişirdi diye koca da aynı şeyi yapacak değildir.101

Ayette birbirini tamamlayan iki temel kural getirilmiş bulunmaktadır.   

1- Herkesin hakkı kadar vazifesi vardır. Başka bir deyişle vazife kadar hak vardır. Yani bir kimsenin yüklendiği vazifeleri ile hakları birbirine eşit olur. Buna göre kadının erkek üzerinde hakları kadar vazifesi, erkeğin de kadın üzerinde hakkı kadar vazifesi vardır. Eğer erkek kadın üzerinde bir derece fazla hakka sahip ise yine bir derece fazla vazifeye de sahiptir.

2- Herkesin haklarının ve vazifelerinin birbirine eşit olmamasıdır. Yani toplum içersindeki fertler, eşit haklara ve eşit vazifelere sahip değildirler. Sadece herkesin hakkı kadar vazifesi vardır.

Reşid Rıza'nın ifade ettiği gibi, ayetin getirdiği başka bir esas da hak ve vazifelerin örf ile tespit edilmesidir. 102 Yani fertler kendi istek ve arzularına göre hak ve vazifelerini tespit edemezler. Hak ve vazifeleri, kanun (şeriat) ve mevzuat tayin eder.

Kadın, anne, eş ve ailenin bir üyesi olarak yuvada bir takım fonksiyon icra eder. Eş seçip evlenmede kadın erkek gibi aynı hakka sahiptir. "Size helal olan kadınlarla evlenin"103 ve "Bekarlarınızı evlendirin"104 gibi ayetler erkeklere evlenme ve evlendirme hak ve vazifesi verirken, "Kadın başka bir koca ile evleninceye kadar" 105 ayeti dekadına serbest bir şekilde eş seçme hakkını vermektedir. İbn Arabî bu ayeti, kadın kendisini evlendirebilir, şeklinde yorumlamıştır.106

Genel olarak Şafiiler, kızı veya kadını velisi evlendirir, Hanefiler de kendisi evlenebilir gibi bir anlayış getirmişlerse de ebeveynin ve hatta yakın akrabaların bile görüş beyan etme haklan bulunmakla birlikte son sözü kızın söylemesi daha doğrudur. Bu sebeple istemediği takdirde velisi kızı zorla evlendiremez.

Başkaları ile cinsel yaklaşım yasak olup bu ihtiyaç sadece nikahlı eşler arasında olduğundan neslin üremesi aile içersinde sağlanır. Sermaye ile emeği birbirine düşman edenler, kadın haklan deyip kan koca arasını açmak istiyorlar. Sermaye emeksiz, emek de sermayesiz üretim yapamadığı ve birinin diğerine karşı bir üstünlüğü olmadığı gibi, kadın da erkeksiz, erkek de kadınsız üretim yapamaz. Kapitalistlerin katma değer deyip sermayeye verdiği, komünistlerin ise artık değer deyip emeğe verdiğişeyi İslâm, emekle sermaye arasında paylaştırır. Anne ile babanın birlikte meydana getirdiği çocuk üzerinde babanın velayet, annenin de hadâne hakkı vardır.

Kan ile koca evlilikte bir çifti meydana getirirken, biri diğerinin eşi olur. Artık eşler, Kuran’ın ifadesiyle karşılıklı huzur, sükun, sevgi ve rahmet kaynağını oluştururlar.107

Çocuklar ana ve babaları tarafından beslenip büyütülürler.108 Ayette belirtildiği üzere çocuğa süt verme mükellefiyeti anneye aittir. Süt emzirme müddeti de iki yıl veya iki buçuk yıl yani otuz aydır.109

Ailede üç türlü karar vardır. Kocanın alacağı velayet kararları, karının alacağı hıdâne (çocuk bakımı, büyütülüp korunması) kararları ve ortaklaşa aralarında ittifakla alacakları marufu (adet ve gelenek olan bir şeyi) değiştirme kararları.11O

Aile toplumun temeli olması dolayısıyla toplumla aile arasında önemli bir bağ mevcuttur. Hatta denilebilir ki, aile toplumun denetim ve gözetimi altındadır. Çünkü müminlerin birbirlerinin velisi olduğu ayetle sabittir.111Yakın akrabalardan veli bulunmadığı takdirde velayet hakkı topluma intikal eder. İslam toplumunda âmmeyi ilgilendiren hak ve vazifeleri gerçekleştirmek için bir başkan seçildiği malumdur. Peygamberin "Velisi olmayanın velisi sultan (devlet başkanı) dır hadisi112 nikahta-ailenin kurulmasında toplumun-devletin rolünü ortaya koymaktadır. Yani aile ile toplum karşılıklı hak ve vazifelere sahiptirler. Onun için yeni bir ailenin kurulması ile, var olan bir ailenin feshedilmesi toplum açısından önemli bir hadise sayılmaktadır. Bu sebeple ailenin kurulması toplumu temsil eden şahitlerin huzurunda yapıldığı gibi, feshi de aileyi toplumda temsil eden erkek tarafından gerçekleştirilir. İslam hukukunda boşama hakkının erkeğe verilmesinin sebebi budur. Ancak kadın da boşayabilir. Her ne kadar Îslam düşmanları, kadının boşama hakkı olmadığını ve bunun İslam için büyük bir eksiklik olduğunu söyleseler de, kadın her zaman her konuda mahkemeye baş vurma yetkisine sahip olduğu gibi, İslâm hukuk tabiri olarak "muhâlea" ve "hul" bahsi, kadının boşamasını anlatan konu başlığıdır.

Sabit b.Kays'ın hanımı Hz. Peygambere gelerek: Ya Rasûlellah, demiş, kocamın huyu ve dindarlığı hakkında bir diyeceğim yoktur. Fakat onu sevemedim. Bir müslüman olarak nankörlük etmek istemiyorum. (Yani kocamı bir türlü sevemediğimden ona karşı gerekli vazifelerimi yapamamaktan korkuyorum.) Hz. Peygamber ona: "(Sana mehir olarak verdiği) bahçesini geri vermek ister misin?", buyurdu. O da evet deyince, Peygamber Efendimiz kocasına: "Bahçeyi kabul et ve onu boşa." diye emrettiler.113

Kur'an-ı Kerim'de "nikah bağı"nın erkeğin elinde bulunduğu114 ve talak ayetlerinde boşama fiili daima erkeğe izafe edildiği için115 prensip olarak İslam hukukunda boşamayı erkek yapar. Ama bu demek değildir ki kadının boşanma hakkı yoktur. Az önceki hadiste geçtiği üzere kadın da boşattırır. Kadın aile merkezli hak ve vazifelere sahip iken, erkek toplum merkezli hak ve vazifelere sahiptir. Bu sebeple kadın, kocanın haklarını koruyup onu dışa karşı evinde temsil eder; erkek de hanımın haklarını koruyup onu içe karşı toplumda temsil eder. Toplumun temeli olan ailenin feshi yani boşama, daha çok toplumu ilgilendirdiği için bu hak veya göreverkeğe verilmiştir.

Buraya kadar İslam’ın kadına getirdiği bazı haklan, aile içersinde kan ve kocanın karşılıklı vazifelerini ve aile ile toplum arasında bulunan dengeyi söylemeye çalıştık. Bütün bunlardan İslam’ın kadına aynı erkek gibi bir takım hak ve vazifeler getirdiği ve hak ve vazifeler arasında eşitlik bulunduğu neticesine varmak mümkündür. Ancak İslam’ın getirdiği prensipleri bir türlü içine sindiremeyenler, kadın ikinci sınıf vatandaş sayılmıştır, İslam’da kadın haklan yoktur gibi bir takım iddiadabulunuyorlar. Bazı kaynaklardaki eksik veya yanlış rivayetlere dayanarak İslam’a iftira atıyorlar. Halbuki eksik ve yanlış anlamaların veya tarihi yanılgıların İslam’la hiçbir alakası olamaz. Müslümanı bağlayan, Kur'an ile Peygamber'in sahih sünnetidir.

İslam’a karşı yapılan iftiralardan bir örnek vermek gerekirse kadının uğursuz sayılmasını ele alabiliriz.116 İftiracılar bu konuda Buhari'de geçen bir hadisi istismar ediyorlar. Niyet halis olmayınca, hem kendileri sapıyorhem de başkalarını saptırıyorlar. Gerçeği aramaya niyetleri olmadığı için, İslam’ı Kur'an ve Sünnet bütünlüğü içersinde düşünmüyorlar. Eğer bunlar hakkın peşinde olsalar, uğursuzluğun kadında değil sapıklıkta olduğunu göreceklerdir.

İslam’a göre hayır ve şer, iyilik ve kötülük Allah’tandır. Allah'ın izni olmadan bir yaprak dahi kımıldamadığı gibi, hiç bir kimse ne bir fayda ne de bir zarar verebilir. Mahluktan medet ummak, eşyadan yardım beklemek; ağacı, taşı, putu vasıta edinmek bunlar cahiliyenin batıl

inançlarıdır. İslam bunları yıkmak için gelmiştir, insan doğru yolda yürür, üzerine düşeni yapar ve Allah'ın istediği gibi olursa, bütün iyilikler, güzellikler ve uğurlar onunla olur. Böyle olan bir kimseye dünya birleşse bir şey yapamaz. Ama insan bunun aksi olursa, o uğursuzluğu atta, evde, kadında veya başka bir şeyde değil, kendisinde arasın.

Peygamberimiz bir gün ashabıyla cahiliye devrinin batıl inançları üzerine sohbet ediyordu. Konu uğursuzluk meselesine geldi. Hz. Muhammed, uğursuzluğu Cahiliyenin kadın, ev ve atta gördüklerini söyledi. Bu arada yani cümlenin yarısında meclise gelen İbn Ömer, hadisi ancak duyduğu kadar naklediyor. Tabi ki bundan da "sarhoşken namaza yaklaşmayın" ifadesinde olduğu gibi "sarhoşken" atılıp "namaza yaklaşmayın" kısmı kalınca, anlam işte bu kadar değişiyor. Buhari'nin Cihâd47 ve Nikah18bölümlerinde zikrettiği hadisi, "Uğursuzluk (anlayışı Cahiliyet adeti olarak) kadında, evde ve atta olur", şeklinde anlamak, isabetli bir anlayıştır. Çünkü Tahavî’nin rivayetine göre Hz. Aişe'nin yanına Benû Amir'den iki kişi gelerek: "Ey müminlerin anası, Ebû Hüreyre, Resulüllah'ın "Kadında, evde ve atta uğursuzluk vardır" dediğini haber veriyor, siz ne dersiniz, diye sormuşlar. Bu sözü işiten Hz. Aişe son derece öfkelenerek:

"Kuran’ı Muhammed'e gönderen Allah'a yemin ederim ki, Rasülüllah katiyen böyle bir şey söylememiştir. O, sadece Cahiliye halkının kadında, evde ve atta uğursuzluk itikat ettiklerini bildirmiştir", demiştir.117

Kuran’ı getiren bir Peygamberin atta, eşekte, şurada veya burada uğursuzluk görmesi mümkün değildir. Bu ancak sapıkların işidir. Çünkü Kur'anda bakın bu konuda açıklayıcı bir ayet var. "Onlara bir iyilik geldiği zaman ha, bu bizim hakkımız, dediler. Ve başlarına bir kötülük geldiğinde, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorumlarlardı. Haberiniz olsun ki, onların uğursuzlukları Allah katındandır; ne var ki çoğu bunubilmezler".118

Cahiliye devrinde "iyâfetü't-tayr" (Kuş Uçurma) denilen bir falcılık adeti vardı. Bir iş yapacakları ve bir yere gidecekleri zaman bir kuş uçururlar; kuş sağa giderse iyilik, sola giderse kötülükle yorumlarlardı. Bumünasebetle herhangi bir şeyden teşe'üm etmeye, yani uğursuz sayıp kuşkulanmaya "tetayyür" denilmiştir, l W Başka bir ayette de "Her insanın (dünyada işlediği) amelini (tâirini) boynuna dolarız" 120 buyrulmaktadır.Hasan Basri Çantay bu ayetin tefsirinde şöyle der: "Cenâb-ı Hak bazı «yetlerinde uğursuzluğu, o i'tikaada sapanların yüzüne çarpmak için, "Taair: Kuş" la ifade buyurdu.121

İşte görüldüğü üzere Peygamberin kadını uğursuz sayması ona iftiradan başka bir şey değildir. Herhangi bir konuda rivayet edilmiş bir hadisi, o konuda nakledilmiş diğer hadislerle ve ayetlerle birlikte düşünerek manalandırmak gerekir. Bunu da ancak hakkı arayanaraştırıcılar yapabilir. Hak ve hakikatten ziyade açık ve eksik arayanlar ise ortaya yanlış ve uydurma bilgiden başka bir şey koymazlar.

8 - Netice

Netice olarak İslam'ın kadın anlayışını özetlemek istersek şunları söyleyebiliriz. Kadın, erkek gibi Allah'ın yeryüzünde bir halifesidir. Aynı onun gibi Allah'ın emir ve yasaklarına muhataptır. Bu sebeple kadın ve erkekler hepsi Allah'ın kitabına bağlıdırlar. Ne kadınlar erkeklerin, ne de erkekler kadınların emri altındadırlar. Onun için İslam'da hukuk, hilafeti temsil vasfına dayanmaktadır. Kadın da erkek de hukuka, Allah tarafından konulmuş olan kurallara dayanarak hareket ederler. Biri diğerine muhtaç olduğu için, ikisi de bir bütün olarak, birlikte hayat yolunda yanyana yürümektedirler.

Şeref, haysiyet ve Allah yanında kıymet bakamından kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisinin ayrı ayrı haklan ve vazifeleri vardır. Vücuttaki uzuvlarda olduğu gibi toplumda iş bölümü anlamında kadınla erkek arasında vazife taksimi vardır. Bu sebeple çalışma alanları ayrıdır. Kadının yaptığı bazı işleri erkek yapamaz; erkeğin yaptığı bazı işleri de kadın yapamaz. Yapar diyenler sadece kendilerini aldatıyorlar. Hukuken eşit olan kadın ve erkek, iş yapma itibariyle eşit değildir.

Sermaye emekle birlikte üretim yapar, kadın da erkekle birlikte çocuk yapar, besler ve büyütürler. Emek sermaye düşmanlığı fayda getirmediği gibi, kadınla erkeği karşı karşıya getirmek bir yarar sağlamayacaktır. Biz İslam'ın kadına her dinden, her hukuktan ve her felsefeden daha fazla ve uygun haklar verdiğine kaniiyiz. Kadın hakları diyenler, erkek hakları diyemiyorlar ve böylece kadınla erkeği birbirinden ayırıyorlar. Hak diyenler vazifeden bahsetmiyorlar. Bütün bunlar aldatmacadan ibarettir. Eşyayı sömürenler çevreyi kirlettiler, çevreyi kirletenler insanın kafasını ve kalbini kirlettiler, insanı kirletenler, kadını sömürdüler ve hâla sömürüyorlar. Artık bu sapık ve çıkmaz sokak yolculuğu bitmeli, kadın, kendi fıtrî yoluna ve alanına dönmelidir.

 
Dipnotlar

1- Bkz. Emile Boutroux, Çağdaş Felsefede Bilim ve Din, (terc. Hasan Katipoğlu), MilliEğitim Basımevi, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınlan, İstanbul 1988, s. 19; A. Adnan Adıvar. Bilim ve Din, lstanbul-1980, s. 143

2- Emile Boutroux, a.g.e., s. 370.
3-Bakara 2/30.

4-Bakara 2/29

5- Molla Hüsrev, Mir'ât, Matbaa-i Amire-15 Muharrem 1282, s. 10.

6- Bkz. Ahzâb 33/72

7- Bkz. Elmalılı M.H. Yazır, Hak Dini, Matbaai Ebuzziya, İstanbul-1935, V, 3934

8- Ahzab, 33/32
9- Bakara 2/30 
10- Araf 7/172
11- Maide 5/7
12- Bakara 2/228
13- Ali İmran 3/36
14- Nisa 4/11
15- Nisa 4/32
16- Buhari, Dar-u İhyai’t-Türasi’l-Arabi neşri Beyrut 1313, Meğazi,82

17- Tevbe 9/ 71

18- İmam Pezdevi, Keşf-ul Esrar, Sahhafiye-i Osmaniye Matbaası, Dar-ul Hilafe-1307, IV, 1401-1409; bkz. Elmalılı, a.g.e. I, 129.

19- Bkz. Burhanüddin Mergınani, el-Hidaye, Mustafa el-Babi el-Halebi Matbaası, Mısır-1936, I, 56-57

20- Bakara 2/ 35

21- Bakz. Mucem-ül Vesit, Çağrı Yayınları,İst-1986, İlgili madde. Elmalılı, a.g.e, III, 2072

22- Ali Imran 3/ 195

23- Nisa 4/ 124

24- Ahzab 33/ 35

25- Ahzab 33/ 58

26- Mıhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, (çev. Salih Tuğ) İrfan Yayımcılık,İstanbul-1991,II, 768

27- Zümer 39/ 9

28- Taha 20/ 114

29- Nahil 16/ 43

30- Mevlana Şİbli, İslam Tarihi, Amidi Matbaası, İst.-1921, (çev. Ömer Rıza) I, 639

31- Mevlana Şibli, age. I, 639

32- Tirmizi, el-Mektebet-ül İslamiyye neşri Mısır-T.Y. III, 606; Ebu Davud, İcare, 16 (III, 272)

33- Buhari, İlim, 35 (I,36)

34- Buhari, İlim, 32

35- Buhari, İlim 50; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, VI, 148.

36- İbn-ül Esir, Üsdülğabe, VII, 381; İbn Hacer, el-İsabe, IV, 464

37- Hasan el-Benna, Elmeret-ül Müslimetü, s. 3; el-İsabe, IV, 333.

38- Buhari, İlim, 31

39- Tahrim 66/ 6

40- İbn Kesir, Tefsir-ul Kuran-il Azim, Dar-u İhya-il Kütüb-ül Arabiyye, Mısır.T.Y.IV, 391

41- Bknz. Bekir Topaloğlu, İslamda Kadın, Arpaz Matbaacılık, Yağmur Yayınevi,İst.1980, s. 250

42- Bakara 2/ 124

43- Bknz. Cessas, Ahkam-ül Kuran, Beyrut 1335, I, 68

44- Elmalılı, age. I, 491

45- Bknz. Teftazani Kelam İlmi ve İslam Akaidi, (Hazırlayan S. Uludağ) s. 44-45

46- Mergınani, age. III, 78

47- Buhari, Enbiya, 50; Müslim, Cihad 42; İbn Hanbel, Müsned, II, 297

48- Kamil Miras, Tecrid Sarih Tercüme ve Şerhi, IX, 187-188

49- Nisa 4/ 58

50- Bknz. M. Hamidullah, İ. Peygamberi, II, 881; B. Topaloğlu, age. S. 278; M. Beşir Eryarsoy, İslam Devlet Yapısı, s. 120

51- Mümtehıne 60/ 12

52- B. Topaloğlu, age. S. 278

53- Bknz. M. Hamidullah, age. II, 882

54- Buhari, Ahkam, 46

55- Kettani, et-Teratib-ül İdariye, I, 222

56- Şura 42/ 38

57- Abdülkadir Udeh, el-Malü ve’l-HUkmü Fi’l-İslam, s. 100

58- Ali Imran 3/ 159

59- Kettani age. II, 119; İbn-ül Esir Üsdülgabe, VII, 19

60- Bknz. Ebu Yusuf, Kitab-ül Harac, s. 307; Buhari, Salat, 2; B. Topaloğlu, s. 279

61- Bknz. M. Hamidullah, age. II, 959

62- Bakara 2/ 282

63- Serahsi, Mebsut, XVI, 113

64- Alusi, Ruh-ul Meani, III, 57

65- Şakir Berki, Velayetin Küçüğün Şahıs ve Malları Bakımından Şumulü, s. 5

66- Mergınani, age. III, 85

67- Bknz. Elmalılı, I, 982

68- H. Karaman, İslami Araştırmalar Dergisi, Ekim 1991, s. 287

69- Alusi, III, 58

70- Mergınani, III, 78

71- İbn-ül Kayyim el-Cevziyye, İ’lam-ül Muvakkıin, II, 377

72- Ebu’l-Hasan el-Maverdi, Ahkam-üs Sultaniye, s. 6; Ebu Yala el-Ferra, A. Sultaniye s. 19

73- Kasani, Bedayi, I, 262

74- Ebu Davud, Salat, 213, Hadis no: 1067

75- Hac 22/ 78

76- Mergınani, I, 58

77- Kasani, I, 262

78- Müslim, İmare 8

79- Kasani, I, 262

80- Ebu Davud Salat, 62

81- Bu konuda daha fazla bilgi için bak. Ebu Davud Salat 62; İbn Kayyim, II, 376; M. Hamidullah I, 172

82- Buhari Magazi, 82

83- 9/ 71

84- H. Karaman, İslami Araştırmalar age. S. 291

85- Nisa 4/ 11

86- İbn Kayyim, II, 169

87- Elmalılı, II, 1302

88- Mecelle, 88. madde

89- Nisa 4/ 12

90- Bakara 2/ 233

91- İbn Arabai A. Kuran I, 204

92- Nisa 4/ 32

93- Talak 65/ 6

94- Nisa 4/ 4

95- Rıza Savaş Hz. Muhammed Devrinde Kadı, s. 227-253

96- Bakara 2/ 35

97- Rahman 55/ 7

98- Elmalılı, VI, 4665-4666

99- Buhari Ahkam, I; Müslim İmare 20

100- Bakara 2/ 228

101- Alusi, II, 134

102- Reşid Rıza, el-Menar, II, 378

103- Nisa 4/ 3

104- Nur 24/ 32

105- Bakara 2/ 230

106- İbn Arabi, I, 198

107- Rum 30/ 21

108- İsra 17/ 24

109- Bakara 2/ 233

110- Bakara 2/ 233

111- Maide 5/ 55; Tevbe 9/ 71

112- Buhari, Nikah, 39

113- Buhari Talak, 11; Tecrid Sarih, XI, 364

114- Bakara 2/ 237

115- Bakara 2/ 228, 232,236-247; Ahzab 33/ 49; Talak 65/ 1-2

116- Turan Dursun, Din Bu s. 110; Server Tanili İslam Çağımıza Yanıt Verebilirmi, s. 151

117- Bedrüddin el- Ayni, Umdet-ül Kari, XIV, 150

118- Araf 7/ 131

119- Elmalılı III, 2264-2265

120- İsar 17/ 13

 

121- Hasan Basri Çantay, Kuran-ı Hakim ve Meal-i Kerim, II, 511

 
  Bugün 21 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol